Side
- tk
- 16 Mar 2024
- 1 dakikada okunur
Bir kum tepesinde koşuyorum. Giderek yükselen tepede tek tük bitki örtüsü kırmızı kum tanelerinin içinde mekanda çöl havası estirirken, beni kovalayan köpeklerden kaçıyorum. Sağımda ve solumda antik Side’nin kalıntılarını seyrederek koşuyorum.

Tepeyi aşınca keskin bir mavilik gözlerimi kamaştırıyor. Deniz, güneş gibi doğuyor tepenin ardında. Sıcak kumlar ayaklarımı yakıyor. Koşuyorum. Tepeyi aşıp sahilde denizin köpüklerinin ıslattığı serin kumlar parmaklarıma değince içimdeki korku bir nebze hafifliyor. Köpekler kum tepesini aşınca peşimi bırakıyor ve denize ulaşıyorum. Kum ne kadar sıcaksa deniz de o kadar sıcak. Kendimi suyun kaldırma kuvvetine bırakıyorum. Sırt üstü uzanıp güneşin gözlerimi kamaştırmasına izin veriyorum.
Sahilden yarımadanın etrafında yürüyerek Athena’nın ve Apollon’un koruyucu tanrılarının olduğu, kendine ait bir dilinin ve kültürünün olduğu bu şehrin kıyısından geçip müzik uyum ve ışık tanrısı onuruna 1700 yıl önce yapılmış Apollon Tapınağının mermer sütunlarına ulaşıyorum.

Kalabalığın arasına karışıp Apollonun ritmine kapılıyorum. Biraz ilerde müzik yerini mimarinin gövde gösterisine bırakıyor. Antik Tiyatro eski bir dostum gibi karşıma çıktığında, Helenistik mimarinin Roma mimarisiyle buluştuğu hatlar bana antik side halkından biriymişim gibi hissettiriyor.
Bir sokaktan diğerine geçerken antik side ile eski anadolu ve rum evlerinin büyüsüne kapılıp saati akşam ediyorum. Güneş çam ağaçlarının himayesine girerken, Sidenin neden Nar anlamına geldiğini anlıyorum. Güneşin kırmızı ışıkları altında, her bir yeri başka güzel ama hepsi birbirine bağlı bir bütün Side. Sıcaklarla yarılıp açılan ve içindeki taneler göz kamaştıran bir yer. Gecenin bana yapacağı süprizleri düşünerek bir şarkı
tutturup otelime dönüyorum. Turan Camus - Yalancı

Comments